Alternatif İnternet

Stresi Yenmek

    No comments:


BAŞARILI İNSANLAR STRESİ NASIL YENİYORLAR

Bu dünyada iki tür insan vardır: her şeyi kendilerinin
gerçekleştirebileceklerine inananlar ve bir de her şeyin kendi başlarına geldiğine inananlar.

İlk gruptakiler yaşamlarının ve kariyerlerinin kendi ellerinde olduğuna ikna olmuşlardır ve onlar için aksi düşünülemez.

İkinci gruptakilerse Forrest Gump filmindeki yaklaşımını benimsemişlerdir: durakta oturup kendilerini bir yerlere götürecek otobüsün gelmesini beklerler. 

Florida Üniversitesi'nden psikolog Tim Judge ve meslektaşları, hayatlarındaki olayları kontrol edebildikleri hissine sahip ve yeteneklerine güvenen insanların neredeyse her önemli iş becerisi ölçümünde olayların kendilerini kontrol ettiğine inanan insanlara kıyasla çok daha başarılı performans sergilediklerini açık biçimde gösterdiler. 

Söz konusu çalışmalarda, bu kişiler aşağıdakileri yapmak üzere hazır bulundular:

1. Daha fazla satış yapmak

2. Daha iyi müşteri memnuniyeti sağlamak

3. Yeni görevlendirmelere daha iyi uyum sağlamak

4. Yıllık gelirde ortalama %50 ila %150 arasında artış 

Hem İyi Hem de Kötü Zamanlarda

İyi zamanlarda, elbette hemen hemen hepimiz dünyayı kuyruğundan kıskıvrak yakaladığımıza inanırız. Yukarıda bahsedilen gruptaki insanları özel kılan şey, işler kötü giderken de kendilerini çaresiz ve tükenmiş hissetmemeleridir.

Tıpkı sizler gibi bu insanlar da zor zamanlarda yoğun stres ve anksiyete hissediyorlar ama bunu farklı biçimde kullanarak avantaja dönüştürmesini biliyorlar. Hayatlarında başlarına gelen şeyler üstünde kontrol sahibi olduklarına inandıklarından kaygıları çaresizlik yerine tutkularını besliyor.

Bu insanlar, iş görüşmelerinde ret yanıtı aldıklarında veya kendilerini dibe vuran gelirleriyle baş başa bulduklarında beyaz bayrak çekmeyi reddediyorlar. Bunun yerine çabalarını iki katına çıkarıyorlar.

Nasıl Başarıyorlar?

İlk gruptaki insanlar, diğerlerini aşan bir performans göstermeyi başarıyorlar çünkü baskı altında sakin kalabilmek ve duygularınızı kontrol edebilme yeteneğine sahip olmak performansınızla doğrudan bağlantılı iki olgu. Bir milyondan fazla kişiyle yapılan geniş kapsamlı bir araştırmada, en başarılı kişilerin %90'ının stres anlarında sakin kalıp kontrolü ellerinde tutabilmek için duygularını yönetme yeteneğine sahip oldukları görüldü.

Endişe, kesinlikle gerekli bir duygu hali. Beyinlerimiz belirli bir düzeyde endişe veya stres hissettiğimizde harekete geçmek üzere programlanmış. Gerçekten de, performansımız orta düzeyde endişe hissettiğimiz anlarda zirveye çıkıyor. Hiç kaygı duyulmaması sıkıntı ve depresyona yol açabilir. Güçlü kaygı ise bizi tamamen bitik ve tükenmiş kılabilir. 

Bu yüzden, işin sırrı stres ve endişeyi makul seviyelerde tutarak onu performansımızı zirveye taşıyacak şekilde yönetmekten geçiyor. 

Hepimiz biliyoruz ki stresli şartlar altında yaşamanın çok ciddi fiziki ve duygusal sonuçları oluyor. Peki, o halde niye stres seviyemizi azaltarak hayatımızı iyileştirme konusunda çok sıkıntı yaşıyoruz? Bizi bundan alıkoyan ne? Bilimadamlarının bir yanıtı var. Yoğun stresin beynin öz-kontrolden sorumlu olan alanlarında gri maddenin hacmini düşürdüğünü buldular.

Öz-kontrolünüzü kaybettiğinizde stresle başa çıkma yeteneğinizi de kaybedersiniz. Böylece, kendinizi stresli ortamlardan uzak tutmanız giderek zorlaşır, hatta bizzat kendiniz, örneğin insanlara aşırı tepki göstermek gibi, durduk yere stresli durumlar yaratabilirsiniz. Yukarıda alıntıladığımız bilimsel araştırma, niye pek çok insanın kendilerini tamamen yakıp tüketene dek giderek daha fazla stresin içine sürüklendiklerini gösteriyor.

Öz-kontrolünüz azalması, hipertansiyon ve diyabet gibi kronik hastalıkların ortaya çıkmasına katkı yapabilen beyin fonksiyonlarını etkileyebildiği için ayrıca korkutucudur. Dahası burada bitmiyor. Stres, obezite, depresyon ve bilişsel performansın azalması ile de yakından bağlantılı.

Siz Nasıl Başaracaksınız?

Eğer anksiyetiniz kaynamaya başladığında onu kontrol altında tutacak araçlara sahip değilseniz tam potansiyelinizi asla bilemeyeceksiniz.

Ancak karşı karşıya kaldığınız zor ve belirsiz durumlarda kaçınılmaz biçimde hissettiğiniz anksiyetinizi yönetmede giderek daha başarılı olmanız mümkün. Başarılı insanların anksiyete teslim olmamalarını sağlayan aşağıdaki adımları takip etmeniz gerekiyor sadece.

Başlamadan önce anlamanız gereken kilit nokta şu ki, belirsizle her zaman yüzleşmek durumunda kalacaksınız. Geleceğinizin neler getireceğine henüz karar verilmedi. Olayların nasıl şekilleneceği sizin inancınıza ve ruhsal dayanıklılığınıza bağlı.


1. Değişimi Bekleyin ve Hazır Olun

İnsanlar değişir ve iş hayatı yükseliş ve alçalış dönemleri arasında gidip gelir. Bu en başarılı insanların bile kontrol edemeyecekleri bir gerçek. Onlar da bazen kendilerini işlerin dışına itilmiş buldular. Şirketleri battı. Ancak sıradan insanların aksine onlar, değişimlerle başa çıkabilecek donanıma sahip olduklarına ve olumlu bir şeyler yapabileceklerine inanmaya devam ettiler.

Diğer bir deyişle, değişime her zaman hazır oldular ve siz de olabilirsiniz...

Eğer değişimi doğal olarak öngörme beceriniz yoksa, haftada bir veya birkaç haftada bir olmak üzere buna zaman ayırıp hayatınızda muhtemelen yaşanmasını beklediğiniz değişimleri listeleyin. Bu önerinin amacı karşılaşacağınız her bir değişimi mutlak biçimde doğru tahmin etmek değil. Bundan çok, aklınızı değişim fikrine açık tutacak ve halihazırda gelmekte olan değişimi farketme ve ona yanıt verme becerinizi keskinleştirecek. Listelediğiniz olayların hiçbiri yaşanmasa bile, değişimi beklemek ve ona hazırlanmak geleceğiniz üstünde daha fazla hakimiyet duygusu verecektir.


2. Sınırlarınıza Değil, Özgürlüklerinize Odaklanın

Gençliğimizden beri hayatın kimileri için adil olmadığı fikri zihnimize işlenmiştir. Bu anlayış, çaresizliğin, kaygının ve pasif ataletin sesidir. Bazen kötü olayların yaşanmasına engel olmada sınırlı imkanlara sahip olduğumuz gerçeği doğru olmasına karşın bu olaylar karşısında vereceğimiz tepkileri seçmede tamamen özgürüz.

Birinci adımda bahsettiğimiz listeyi hazırlarken ayrıca her bir değişim karşısında harekete geçip tepki vermenin olumlu yollarını da belirtin. Görünüşte kontrol edilemez durumlar karşısında aslında ne kadar kontrole sahip olduğunuzu anladığınızda gerçekten şaşıracaksınız.

3. Kendinizi Yeniden Kodlayın

Bu belki de en zor öneri olacak çünkü yaşamınız boyunca alıştığınız düşünme şeklini kökten değiştirmeyi gerektiriyor. Zaman içinde hepimiz, zihnimize yerleşmiş ve olaylar karşısında nasıl hissedip tepki vereceğimizi etkileyen zihinsel şablonlar geliştiririz. Bu şablonlar bizim farklı koşullar altında neler yapacağımıza ve nasıl konuşacağımıza karar verecek kadar ileri giderler.

Başarılı olmak için bu şablonları kaldırıp yeniden kodlamanız gerekiyor.

Bu zor işi şöyle gerçekleştirebilirsiniz: yakın zamanda içinden geçtiğiniz zor bir dönemi anımsayın. O sırada sizi daha etkili tepki vermenizden ve o durumu daha kolay atlatabilmenizden alıkoyan şey neydi? Bulduğunuzda onu not edin ve ona kötü şans adını verin.

Şimdi kötü şansınızla değiştirmek üzere keşke böyle davransaydım dediğiniz senaryoyu düşünün. O senaryoyu tıpkı bir bilgisayar programı kodlar gibi en ince süreçlerinden başlamak üzere kodlayın. 

Notlarınızı erişebileceğiniz bir yere kaldırın ve tekrar benzer şartlarda güçlü stres ve anksiyete hissedeceğiniz zaman alıp üstünde çalışın. Çalışırken notlarınızda yazanlarla o anki düşüncelerinizi karşılaştırın. Bu sayede kendinize karşı dürüst olabilir ve notlarınızı daha da geliştirebilirsiniz.

Düzenli olarak bunu tekrar ettiğinizde zaman içinde eski düşünme şeklinizin değiştiğini ve beyninizi gerçekten kodlamayı başardığınızı göreceksiniz.

4. Kendinize Olumsuz Telkini Bırakın

Stres ve anksiyetiyi yönetme konusunda en büyük adımlardan biri kendi kendinize olumsuz içerikte konuşmayı bırakmak olacaktır. Negatif fikirleri ne kadar çok düşünür taşınırsanız onlara o kadar fazla güç verirsiniz.

Olumsuz fikirlerimizin çoğu sadece fikirdir; gerçek değildir.

İç sesinizin telkin ettiği karamsar ve olumsuz fikirlere inanmaya başladığınızda, durup onları not almanızın zamanı gelmiş demektir. Gerçekten her ne yapıyorsanız bırakın ve aklınızdan geçen o karamsar şeyleri bir kağıda yazın. Bu şekilde, düşüncelerinizin olumsuz yönde ivmelenmesini yavaşlatan bir an yaratmış olacaksınız ve daha berrak ve rasyonel bir kafayla onların gerçekliğini değerlendirebileceksiniz.

"Asla" "en kötüsü" veya "hiçbir zaman" gibi sözcükleri kullandığınız ifadelerinizin doğru olmadığını anlayacaksınız. Eğer onları bir kağıda yazıp inceledikten sonra bile hala size gerçeklerle örtüşüyor gibi görünüyorlarsa, başka birine, mesela güvendiğiniz bir arkadaşınıza götürüp onun da aynı fikirde olup olmadığını öğrenin. Eninde sonunda gerçek açığa çıkacak.

Bir şeyin asla yaşanmadığını veya hep yaşandığını hissetmeniz, aslında bir olayın algılanan sıklığını veya şiddettini beyninizin sizi tehditlere karşı koruyabilmek için doğal olarak büyütmesinden ibarettir. Düşüncelerinizi yalnızca birer düşünce olarak tanımlayabilmek ve onları gerçeklerden ayırt edebilmek, olumsuzluk ve endişe çemberinden kurtulmanıza yardım ederek pozitif bir bakış açısına ilerlemenizi sağlayacak.

5. Memnuniyetinizi Hesaba Katın

Memnun olduğunuz şeyleri düşünmek yalnızca doğru bir iş değil; aynı zamanda endişeyi azalttığı kanıtlanmış bir gerçektir. Memnuniyet duyumsamak, stres hormonu olarak bilinen kortizol seviyesini yaklaşık %23 oranında azaltır.

Kaliforniya Davis Üniversitesi'nde yapılan bir araştırmada, gündelik biçimde memnuniyet duymaya kendini veren insanların kortizol seviyelerindeki azalmaya bağlı olarak ruhsal durumlarının iyileştiği, enerjilerinin arttığı ve kayda değer biçimde daha az endişe duydukları bulunmuştur.

Aşırı anksiyete ve başarı birbirine karşıt iki durumdur. Ne zaman performansınızı sınırlayan düzeyde stres ve kaygı ile karşılaşırsanız kontrolü tekrar elinize alabilmek için yukarıda adımları uygulamayı deneyin. 





Alternatif İnternet

About Alternatif İnternet -

Author Description here.. Nulla sagittis convallis. Curabitur consequat. Quisque metus enim, venenatis fermentum, mollis in, porta et, nibh. Duis vulputate elit in elit. Mauris dictum libero id justo.

Subscribe to this Blog via Email :